Paris-Manhattan

Dünyanın en düz, en saçma başlığı ile karşınızdayım. 🙂 Filmi az önce izledim, hakkında yazacak çok bir şey yok. Bana kalırsa klasik konusu olan sıradan bir filmdi. İlk cümlelerden başladım film hakkında olumsuz sinyaller yaymaya. 🙂 Ama boşverin siz beni eğer klasik konusu olan filmleri seviyorsanız. Özel bir yanı yoktu ama açıkçası şuanki ruh halime gayet uygun düşüyordu ben de izledim. İzlenebilir bir film. Tüm o olumsuz sinyallerim o kadar da güçlü değil. Filmi kısmen sevdim hani. Neyse konuya gelelim.

Alice diye bir kızımız var. Kendisi Woody Allen saplantılı. Odasına asmış bir posterini onunla konuşuyor falan. Kızımız eczacı ve bekar. Babası gittiği partilerde filan kızıma talip bulmalıyım gibisinden çalışıyor. Fedakar baba seni. 🙂 Victor ise güvenlik sistemleri tasarlayan-satan blabla bir şahsiyet işte. Hayatında hiç Woody Allen filmi de izlememiş. Bu açıdan bakınca Alice ile uyumsuz görünüyorlar. Alice’in mükemmel erkek sevgilisi ise adı neydi hatırlamıyorum silik bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle sevgilisi o tüm mükemmel zevki, mükemmel tipi vs vs mükemmelliğine rağmen gördüğümüz andan itibaren dikkatimizi çekmiyor, pek fazla bir sahnede görmüyoruz zaten. Kısacasi bir aşk üçgeni oluşturup filmi bayağılaştırmamışlar. Filmi izlerken sonunu tahmin ediyorsunuz ancak bu sizi sıkmıyor.